Nisan 2015-Minik Kelebeğin Annesi

29 Nisan 2015 Çarşamba

2.Yaşımız Hoşgeldin

2.Yaşımız Hoşgeldin

27.04.2013 miladımdır,bir can doğurduğum,onunla yeniden doğduğum tarihtir.Zaman ne kadar da hızlı geçti.Daha dün gibi doğduğun gün.Ne zaman bu kadar büyüdün de 2 yaşına geldin.Hep aynı heyecanı yaşar mı insan yaşıyorum,kalbim bedenime sığmıyor bazen.İyi ki doğdun annecim,iyi ki varsın hayatımızın Berrak Güneş'i.Allah sağlıklı,mutlu,başarılı daha nice yaşlar nasip etsin annecim.Adın gibi ömründe,her yaşında BERRAK olsun canım kızım.
26.04.2015 Pazar günü rahat rahat 2 yaş doğum günümüzü yapmaya karar verdik.
Her şeyin en iyisini,en güzelini hazırlamaya çalıştım,elimden geldiğince her şey çok güzel olsun diye emek harcadım.Evde büyük bahar temizliği vardı,ardından kelebeğimin doğum günü hazırlıkları başladı.Yapılacaklar,listeler,menü,yaş pastamız derken 2 yaş fotoğraf çekimimiz hepsi ayrı ayrı heyecan.  :)  25 Nisan akşamı doğum günü kızı uyuduktan sonra pasta,börek işlerine itina ile giriştim ve saat 02:00 mutfaktan çıktım. :) Sabah kahvaltımızı yapıp,hazırlanıp misafirlerimizi beklemeye başladık.

                                         Parti zamanı   :)
                                         
Minik Kelebeğin Annesi

Doğum günü süslemelerimiz için,resimli kürdanlarımız,2 Yaş hatırası dolap magnetlerimiz için ve özellikle kelebekli banner için Böcek Organizasyona çok teşekkür ederiz.

Minik Kelebeğin Annesi

2 Yaş Doğum Günümüze özel yapılan pastamız için Vanilya Pastanesine çok teşekkür ederiz.
             

Minik Kelebeğin Annesi

Böreklerimiz için sevgili görümcem ve sevgili halamız Seda Güneş Uruncak'a çok teşekkür ederiz.

Minik Kelebeğin Annesi

               Resimli Kürdanlarımız  :)

Minik Kelebeğin Annesi

                                                                                    
                 Masamız :)

Minik Kelebeğin Annesi


Minik Kelebeğin Annesi

              Babaannemiz Ve Anneannemiz  :)
Minik Kelebeğin Annesi


2.Yaşımız Hoşgeldin

2.Yaşımız Hoşgeldin

2.Yaşımız Hoşgeldin

2.Yaşımız Hoşgeldin

2.Yaşımız Hoşgeldin

2.Yaşımız Hoşgeldin

2.Yaşımız Hoşgeldin

2.Yaşımız Hoşgeldin

2.Yaşımız Hoşgeldin

2.Yaşımız Hoşgeldin

2.Yaşımız Hoşgeldin

Öyle heyecanla mutlulukla hazırlık yaptım ki yorulduğuma değdi , isteyipte gelemeyen , davetimizi kırmayıp evimize doğum günümüze gelen herkese çok teşekkür ederiz. Evimizin bereketine bereket kattınız öyle mutlu geçti ki doğum günümüz çok şükür bugünümüze hepinizin ayağına sağlık . Dağınık evler mutlu çocuklar demektir . :)
Sevgiler   :)




Devamını Oku

27 Nisan 2015 Pazartesi

İyi ki Doğdun Canım Kızım Ve İyi ki Doğdum

İyi ki Doğdun Canım Kızım Ve İyi ki Doğdum

Bilinçli hamilelik iyidir,bilinçli bir hamilelik süreci geçirmek çok çok iyidir.Bilinçli olarak bebek düşüncemizden 6 ay önce folic asit kullanmaya başladım.Hamilelik öncesi pek çok kadında hafif de olsa çeşitli nedenlerle folik asit eksikliği vardır.Hamilelikle beraber ihtiyaç artar ve hızla folik asit yetmezliği gelişebilir.Folik asit, bebeğin beyin ve sinir sistemi gelişimi için çok büyük öneme sahip olduğundan hamile kalmadan 3 ay öncesinden alınmaya başlanması gereklidir.
Bendeniz 19 Ağustos 2012 saat 16:12 de hamile olduğumu öğrenmiştim.Tabii sevincin,mutluluğun bini bin para.  :)
O gece sevincimizden uyuyamıştık,gece kalkıp çorba içtiğim,,yetmedi süt içtiğimi,yetmedi meyve yediğimi biliyorum. :)
Ertesi sabah soluğu doktorumuzda aldık.Minnacık bir nohutçukla tanıştık.Hamileliğim genel anlamda çok güzel geçti.Tek sorunum,neredeyse kabus gibi 6 ay boyunca mide bulantım ve istifra etmemdi.İnsanlar iğrenç kokuyor,yemekler iğrenç kokuyor kısacası herşey kokuyordu.Sabah yataktan kalktığım anda feci bir mide bulantısı ile koşa koşa soluğu lavaboda alıyor,yarım saat istifra ediyordum.Evde yemek yapamıyor,mutfağın önünde geçemiyor,yemek yapılan yerde duramıyordum.Yol,sokak,otobüs,araba vs her yer de istifra ediyordum.Bu sebeple otobüsten indirilmişliğim bile var,ne insanlar var ya ne vicdansız ne acımasız neyse...İlk 3 ay kabus gibi geçse de sonra ki 3 aylık dönemde istifralarım devam etmekte,ilk 3 aya göre biraz azalmış sadece sabah 1-2  rahatsızlık veriyordu.Öğleden sonraları ve akşamları midem daha rahatlıyor az da olsa bir şeyler yiyebiliyordum..Hamileliğimin 12. haftasında cinsiyet merakımız yokken kızımız olacağını öğrendik ki eşim çok kız istiyor,hep kızımız olacak diyordu.54 kilo ile hamile kaldım ve 6.ayıma kadar az ama sık sık yemek yiyebiliyordum.Normalde de pek hamur içi çok yağlı yiyeceklerle pek aram yoktur.Sağlıklı beslenirim,ekmek çok yemem,evde kızartma yılda bir olur.Hamileliğimde de bol yeşillik salata,haftada 2 gün balık,haftada bir gün kırmızı et,bol yeşil mercimek,bol ceviz,bol yoğurt,bol meyve,bol süt şeklinde beslendim.Günde bir kez bir yemek kaşığı organik pekmez içtim.Bol su içtim.Sucuk,sosis,çiğ köfte ve benzer yiyecekleri asla tüketmedim.Hamileliğim kışa geldiği için,ıhlamur haricindeki diğer yeşil çaylardan uzak durdum.Çay ve kahve olabildiğince az içmeye çalıştım,temel içeceğim su ve süttü :)
İnsanlar hamile olduğumu anlamıyordu,çünkü karnım dümdüzdü. :) Hamileliğimin 6. ayında bir futbol topu misali pıt diye karnım meydana çıktı. :) Hamileliğim boyunca toplamda 8 kg aldım.Normalde ilaç içmeyi hiç sevmem ama doktorumun da önerisiyle Elevit pronatal tb. ,Osteocare  tb. , Marincap cap. vitaminlerini kullandım.Hamileliğim boyunca  kan değerlerim öyle aman aman düşük olmadığı için hiç demir ilacı kullanmadım,hep günde 1 yemek kaşığı pekmeze devam ettik.Hamileliğimin 9 ayı boyunca çalıştım,sürekli hareket halindeydim,yürüyüşler yaptım.Bu sebepten midir bilmem ama Berrak karnımdayken çok hareketliydi,sabah 6 da başlardı tepinmeler. :) Hamileliğim boyunca öyle gece uykusuzluklarımız olmadı,hatta uykucu olmuştum. :)  Doğumuma 15 gün kala izne ayrıldım.Kelebeğim normal doğum pozisyonunu 6.ayda almıştı.Her şey normal doğum gidişatında görünüyordu.20 Nisan gibi bir belirti oldu,doktorumuzu aradık ve hastaneye gittik.Kontrolden sonra bebek 1 haftaya gelecek dediler ve evimize geri gittik.
26 Nisan akşamı sanki ishal olacakmışım gibi bir karın ağrısı ama benim aklıma doğumun başlayacağı gelmiyor. :) Eşim soruyor karnım ağrıyor heRalde ishal olacağım deyip geçiştiriyorum,neyse 23:30 gibi yatıyoruz.Gece saat 01:00 de ani bir sancıyla yataktan zıpladım,bir lavaboya gittim geri yattım ağrı devam ediyor tabii.Saat 2:00 de tekrar ani bir sancıyla uyandım ve tamam dedim doğum başladı.Sancı esnasında ellerimi duvara dayayıp güç alıyor,sancı geçince yürüyordum.Sessiz sessiz derin nefes alarak saat 3 e kadar sancımı ayakta çektim.Tabii gözüm saatteydi,sancı aralıkları ne kadar sıklıkla oluyor diye bakarken eşim uyanmış,beni yatakta görmeyince telaşlanmış.Sancı çektiğimi görünce de hadi hemen hastaneye gidelim diye panik oldu.Soğukkanlılıkla onu sakinleştirip bekleyeceğiz dedim.Saat tam 03: 30 da sancı aralığı 3 dakikada bire düşünce doktorumuzu arayıp hastaneye gittik.Ebe hanımın yaptığı kontroller sonrasında doğum başlamış dediler ve sancı odasına aldılar bizi.Yatarak sancı çekmek zordu,yürüyerek sancı çekiyordum.Sabah saat 10:30 da doğumhaneye aldılar.Doğumda bağırmanın faydası yoktur, size tek yardım edecek olan sancı gelince kuvvetlice ıkınmaktır.Doktorunuza ve ebelere yardımcı olmanın yolu budur.Bende bunu yaptım,sancı geldikçe var gücümle ıkındım.Ve saat 10:45 doğdu,doğumhaneyi inleten o gür ses...Kafamı kaldırıp bakıyorum merakla,kapkara bir kız.  :) Nasıl iyi mi? Sağlıklı mı ? Ordan ebe hemen merakımı giderip sağlıklı,iyi ama çok aç,temizleyip giydirip getiriyorum dedi ve getirdi.Çocuğum nasıl aç olmasın ki annesi saatlerdir aç aç sancı çekiyordu. :) Kafasını burnuma getirip bak kokla annesi dedi.Sevincimden,mutluluğumdan Rabbim'in verdiği en güzel hediyeyi görünce hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım.
Dışarıda bizden haber bekleyen babamıza,anneannemize,dedemize,teyzelerimizle tanıştırmaya götürdüler kelebeğimi.O sırada beni hazırladılar,kuş gibi hafiflemiştim.Dünyaya canın yana yana,yansa da sesini çıkarmadan sabırla sağlıkla bir can getirmenin mutluluğunu anlatmanın tarifi yok...İyi ki doğurdum ve iyi ki normal doğumla doğurmayı seçtim.İyi ki anne oldum,hayatımın en güzel en üst mertebesine iyi ki ulaştım. :)

Hayatımda sahip olduğum olabileceğim en büyük zenginliğimsin sen...
Devamını Oku

26 Nisan 2015 Pazar

Soma’daki “Toplumsal Dönüşüm Projesi” Onlarla Hayat Buldu!

Soma’daki “Toplumsal Dönüşüm Projesi” Onlarla Hayat Buldu!

Soma İçin Bir Olduk:  Anka Küllerinden Yeniden Doğan bir Kuştur...
Allianz Türkiye, sivil toplum örgütleriyle el ele vererek, bölgede etkilenen vatandaşlara ulaşabilmek, onların yaralarını sarmak ve yeni başlangıçlarını desteklemek için Soma’daydı. Soma’da 2014’te gerçekleşen ve ulusumuzu derinden sarsan maden faciasının ardından, Afetlerde Psikososyal Hizmetler Birliği (APHB) ve Bilim Kahramanları Derneği (BKD) ile işbirliği yapılarak “Allianz SomaDA”yı (Soma Dayanışma Ağı) geliştirdi.
Soma’daki faciada 301 işçimizi kaybettik, olaydan yaklaşık 5 bin çocuk etkilendi. “Benim adım Esma, benim adım Sıla, benim adım Dilara, benim adım Abdurrahman… Biz bir robot yaptık. Grubumuzun adı Anka oldu. Anka küllerinden yeniden doğan bir kuştur.” Bilim Kahramanları Derneği’nin projesiyle çocuklar, bilim ve teknolojiyle meşgul oldular, acılarından biraz uzaklaşıp normal hayata döndüler.
Allianz SomaDA”yı kapsamında, BKD ile yapılan işbirliği sayesinde, Soma çevresinde, olaydan etkilenen 6 ilçedeki 16 okulun, Bilim Kahramanları Buluşuyor turnuvasına katılımı sağladı. 34 gönüllü öğretmen, 150’ye yakın öğrencinin oluşturduğu 17 farklı Allianz SomaDA takımını 4 ay boyunca turnuvaya hazırladı. Bu yolla, öğrencilerin normal hayata dönüşü desteklenirken, psikososyal ve kişisel gelişimlerine de katkı sağlanması amaçlandı.
Allianz SomaDA”nın bir ayağı da faciadan etkilenen ailelerin çoğunlukta olduğu Dursunbey’deydi. APHB ile yapılan işbirliği sayesinde, Dursunbey’de bir psikososyal destek merkezi açıldı. Çocuklara, yetişkinlere ve gruplara yönelik üç görüşme odası bulunan Dursunbey Psikososyal Destek Merkezi’nin hizmetleri, merkeze uzak bölgelere de ulaştırıldı.

Bir boomads advertorial içeriğidir.
Devamını Oku

22 Nisan 2015 Çarşamba

Kloazma




Kloazma
   


Hamilelikte anne adaylarının kafasındaki sorulardan bir tanesi de cillte oluşan lekelerdir . Hamilelikte yüzümde leke olacak mı korkusu vardır . Hamilelikte östrojen hormonunun yükselmesiyle ön hipofiz bezi uyarılır . 
Melanin hormonunun salınımı artar . Melanin cildin doğal rengine etki ederek ciltte koyulaşma oluşturur . Buna bağlı olarak ciltte bölge bölge özellikle elmacık kemikleri ve alın üzerinde lekelenmeler oluşur . Bu lekelenmelere 'Kloazma' ya da 'Gebelik Lekesi' adı verilir . 
Pigmentasyon artışına bağlı bu lekelerin en aza indirmek ve oluşmasını engellemek için gebelik dönemi boyunca ve emzirme döneminin ilk 6 ayı güneşten çok iyi korunmalı , profesyonel bir güneş kremi kullanmak oldukça önemlidir . Östrojen hormonunun yükselmesiyle ciltte floresan ışıkların bile ciltte leke yapma olasılığı oldukça yüksektir .
Kendimden örnekle çok beyaz tenli olmam sebebiyle hamileliğim boyunca Solenta Pregna Spf 50 kremini kullandım . Beyaz tenli olmam sebebiyle , leke oluşumuna yatkın bir cilde sahip olmam nedeniyle hala daha Solante serisinden Solenta Pigmenta Spf 50 kremini kullanıyorum . 
Hem güneşten koruyor , hem lekelerin rengini açıyor , hem de leke oluşumunu engelliyor . 
Solante güneş bakım ürünleri serisi farklı cilt problemine farklı çözümler sunan etkili bir dermokozmetik güneş ürünü markasıdır .

  • Solante Pregna Spf 50 hamileler için
  • Solante Pigmenta Spf 50 leke problemli ciltler için 
  • Solante Acnes Spf 50 akne problemli ciltler için 
  • Solante Telerubor Spf 50 roza problemli ciltler için 
  • Solante Atopica Spf 50 atopik ciltler de kullanılır .

Cildinizi güneşten ve leke oluşumundan koruyun . Lekesiz sağlıklı bir cilt için Solante serisi , kullanan biri olarak tavsiyemdir . Doktorunuza ya da eczacınıza danışıp alabilirisiniz .

Sağlıklı günler dilerim .

Sevgiler .
Devamını Oku

18 Nisan 2015 Cumartesi

“ İçerdeki Çocuklara” Anaokulu





“ İçerdeki Çocuklara” Anaokulu

Anneleri cezaevinde olduğu için, parmaklıklar arasında yaşamak zorunda kalan 0-6 yaş arası cezaevi çocuklarının oyun ve eğitim imkanlarının iyileştirilmesi için “İçerde çocuk var” adıyla bir sosyal proje başlatıldı.
Projeyle Türkiye genelindeki 7 kadın ceza infaz kurumundaki anaokullarının iyileştirilmesi amaçlanıyor. Projenin ilk adımı Adalet Bakanlığı’nın izni ve işbirliğiyle İstanbul Bakırköy Kadın İnfaz Kurumu’nda atıldı.



Devamını Oku

13 Nisan 2015 Pazartesi

Pudra Masum Değil



Pudra Masum Değil


Geçmişten günümüze yetişkin , çocuk , bebek demeden kullanılan bebek pudraları...

Bebeklerde ve yetişkinlerde pişiğe faydası olduğu bilinen pudranın öyle çok zararları var ki....

Kızım doğduğundan bu zamana pudra kullanmadım ve asla da kullanmam .Çünkü pudra taştan yapılmıştır .

Teneffüs edildiği zaman akciğerlerde sertleşir , zatürreye sebep olur .

Aynı zamanda yetişkin ve  bebeklerde teneffüs edildiği zaman astım , kronik obstrüktif akciğer hastalığına sebep olmaktadır .

Yine çocuklarda akciğerleri tahriş ettiği , genital bölge ve pişik tedavisinde kullanıldığında özellikle kız bebeklerde , çocuklarda ciddi anlamda idrar yolu enfeksiyonuna sebep olmaktadır .

Yine kız bebeklerde , çocuklarda genital bölgedeki hücrelerin gözeneklerini tıkayıp enfeksiyonlara neden olmaktadır .

Masum gibi görünen pudra , gözlerde ve ciltte alerjik reaksiyonlara sebep olmakla birlikte cilde büyük hasarlar vermektedir .

Lütfen bebeklere kulaktan dolma bilgilerle pudra kullanmayınız .

Minicik ciğerler rahat rahat solunum yapsın ve daha ciddi rahatsızlıkları olmasın .

Sevgiler .  :)
Devamını Oku

10 Nisan 2015 Cuma

Çatlamayın

Çatlamayın


Her anne adayının kafasında binlerce soru vardır.Bunlardan biri de çatlak konusudur.Hamileliğin ilerleyen dönemlerinde kişiden kişiye göre değişen,kilo alımı başladıkça ve anne adayının cildi kurudukça,karnı genişleyip büyüdükçe cilt elastikiyet yapısını kaybeder,dolayısıyla ciltte kızarık çizgiler halinde çatlamalar oluşur.

Çatlamayın


Her hamile gibi ben de çatlak oluşmasını istemediğim için,işim gereği bu konuyu detaylı araştırıp,doktorumunda önerisini de dikkate alarak  cildime,karnıma bir takım uygulamalar yaptım.

Cilt olarak çok kuru hatta kupkuru bir cilt yapısına sahibimdir.Bu sebeple hamileliğimin 3. ayında doktorumunda önerisiyle karınıma,bacaklarıma,ve çatlayabilme olasılığı olan diğer bölgelere Lierac Phytolastil Gel ,Johnsons Baby bebe yağı ve doğal zeytinyağı dönüşümlü kullandım.Doğuma gidene kadar her gün düzenli şekilde,dairesel masaj hareketleriyle uygulama yaptım.
Hamileliğimde bol su tükettim.Tabii ki bol sıvı tüketmenin,bol yeşil gıdalarla beslenmenin de etkisi büyük.İyi ki de düzenli uygulama yapmışım.Ne karnımda,ne bacaklarım da ne de diğer bölgelerde minicik bir çatlak dahi olmadı.Su içmek cildin elastikiyet yapısını arttırdığı gibi,cildin nem dengesini korur ve kurumasını,kırışmasını,çatlamasını önler.

Çatlamayın



Çatlamayı önlemenin en büyük nedenlerinden birisi vücudu sürekli nemli tutmaktır,vücudun nem dengesini korumaktır.

Klasik bilinen tatlı badem yağını kullanmadım,çünkü tatlı badem yağı karın bölgesine ve bacak bölgesine uygulandığında oradaki gözle görülemeyen küçük tüycükleri canlandırıp güçlendiriyor.Bu sebeple badem yağı kullanmanızı asla tavsiye etmem.
Taze anneler,anne adayları nem dengenizi koruyun,kendinize iyi bakın çatlamayın.


Sevgiler. :)
Devamını Oku

8 Nisan 2015 Çarşamba

Sağlıklı Yaşam

Sağlıklı Yaşam

Sağlıklı yaşamı sevenlerdenim.Öyle yağlı,hamur içi yiyeceklerle pek aram yoktur.Bol yeşillik tüketir,sebze yemekleriyle haşır neşir olan ama haftada bir gün de balık,kırmızı et tüketen sağlıklı beslenmeye çalışan biriyim.Pirinç pilavını hiç sevmem evde çok nadir pişer,daha çok tercihim bulgur pilavıdır.Çünkü bir tabak pirinç pilavı,bir tabak şekere denktir.Pirincin glisemik indeksi yüksek olduğu için,100 gramdan fazla yenmemelidir,yendiği zaman yanında ekmek tüketilmemeli hatta aslında hiç yenmemelidir.Bulgur pilavının glisemik indeksi daha düşük,sindirmesi de daha kolay,metabolizmayı hızlandırıcı etkisi olduğu bilinmektedir,bu sebeple tercihim hep bulgur pilavından yanadır.
Özellikle hamileyken ve kızım doğduktan sonra daha da özen gösterir oldum.Hamileyken tuzu çıkardım hayatımdan,tuzsuz beslendim.Öyle çok tatlı sevdam da yoktur,bazı özel günler hariç.Ama öyle aman aman da tatlı sevmem,aramam.Canım isterse,sütlü tatlılar daha fazla tercihimdir.
Kızım ek gıdaya geçtiğinde yemeklerini hep ayrı yaptım ve asla şeker,tuz eklemedim.Şeker,çikolata,cips asla yedirmedim.Ev keki,ev pudingi,ev pizzası yaptım,hazır gıdaları tercih etmedim hiç.Kızım 1 yaşına girdikten sonra da çok nadir bazen çikolata yedi isteğim dışında.Şimdiler de ise çok nadir tutturduğu zamanlar olursa,kaçamak Kinder süt dilimi alıyoruz.Eşimi alıştıramadım,o hep şikayetçidir yemekleri tuzsuz yapmamdan. :) Ama tuzluğa tuzdan çok pirinç koyuyorum ki tuzu yemeklerine çok atamasın,az tuzlu yemeye alıştırdım zor da olsa. :) Tam tersime öyle tatlı sevdalısıdır ki,şerbetli tatlılara bayılır.

Sağlıklı Yaşam


Şeker insanlar için vücuda hiçbir faydası olmayan ama vazgeçilmez bir besin.Doğal olarak meyve ve sebzelerde bulunan şekere fiziksel sağlığımız için ihtiyacımız var.Ama fazla şeker ve kimyasal işlemlerle beyazlatılmış şekerin sağlığa zararlarını göz önünde bulundurmak gerek.

Günümüzün en önemli sağlık sorunlarından biri obezitedir. Çocuklardaki obezite vücudun belli yerlerindeki yağ birikiminin sonucudur.Bunun bir nedeni fruktoz yüklü içecekler ve meşrubatlardır.Aşırı fruktoz alımı öncü yağların olgunlaşmasına neden olur.Bu yağlar bel çevresinde birikerek gelecekteki kalp hastalıklarının ve diyabetin riskini artırır. Şeker ayrıca kilo alımını, yeme arzusunu ve uyuma zorluklarını artırır.Obezite her hastalığın öncüsüdür ve obezitenin temel nedeni aşırı şeker tüketimidir. Aşırı fruktoz alımı leptin direncini de artırır. Leptin bize yeterli miktarda yemek aldığımızı bildiren bir hormondur. Buradaki problem ise genellikle beyinden gelen bu sinyali dikkate almayız. Şekerin sessiz katil olarak adlandırılmasının nedeni ise yol açtığı hastalıklara haber vermeden yani belirtiler göstermeden neden olmasıdır.

Şekerin hayatımıza olumsuz etkileri ;
- Şeker bağışıklık sistemini baskı altına alır.
- Şeker vücudun mineral dengesini bozar.
- Hamilelik ve emzirme periyodunda aşırı şeker tüketilirse fetüste kas gelişimi olumsuz etkilenir.
- Gazlı içeceklerdeki şeker çocukların süt tüketimini engeller.
- Şeker doku ve hücreleri tahrip eden reaktif oksijen türlerini artırır.
- Şeker çocuklarda hiperaktiviteyi, gerginliği, konsantrasyon problemlerini ve huysuzluğu artırır.
- Şeker fazlası zararlı olan trigliserid yağ asidi miktarını artırır.
- Şeker vücudun bakterilere karşı savaşında direncini artırır.
- Şeker yumurtalık kanserine neden olabilir.
- Şeker vücutta krom ve bakır minerali eksikliğine neden olur.
- Şeker yaşlanmayı hızlandırır.
- Diş çürümelerini hızlandırır.
- Vücudun kalsiyum ve magnezyum emilimini güçleştirir.
- Yaş ilerledikçe gözleri,görme eylemini daha zayıf hale getirir.
-• Göz bozukluklarını sebep olabilir ve özellikle bebeklerde,çocuklarda göz damarlarının gelişimine engel olur.
- Dopamin, serotonin ve nöroepinefrin gibi nörotransmitterlerin zamansız salımını sağlayarak vücudun duygusal  tepkilerini dengesizleştirir.
- Çocuklarda adrenalinin daha hızlı salınımına neden olur.
- Çocuklarda dikkat dağılmasına yol açar.
- Çocuklarda egzama gibi cilt hastalıklarına yol açar.
- Gastrit ve on iki parmak bağırsağı ülserini tetikler.
- Kandaki E vitaminini azaltır.
- Periyodontal diş hastalıklarına neden olur.
- Besin alerjilerine neden olur.
- DNA’nın yapısını bozabilir.
- Hamilelik esnasında kan zehirlenmesine neden olur.
- Kardiyovasküler hastalıklara zemin hazırlar.
- Katarakta neden olur.
- Damar tıkanıklığına neden olur.
- Düşük yoğunluklu lipoproteinleri (LDL) artırır.
- Enzimlerin fonksiyonlarını bozar.
- Pankreasın çalışma düzenini bozar ve kadınlarda pankreas kanserine neden olur.
- Böbreğin boyutunu artırarak böbrekte patolojik değişikliklere neden olur.- Bağışıklık sistemini zayıflatır.
- Vücudumuzun mineral dengesinin bozulmasına yol açar.
- Böbreklerde hasar oluşmasına yol açar.
- Vücudumuzun ihtiyacı olan kalsiyum ve bakır ihtiyacının karşılanmasını engeller.
- Özellikle kadınlarda kolon kanseri riskini artırır.
- Kalp hastalığı riskini artırabilir.
- Diyabet oluşumuna sebep olabilir.


Tuzun hayatımıza olumsuz etkileri ;

- Yüksek tansiyon,
- Kalp ve damar hastalıkları,
- Tuzun aşırı tüketimi sonucunda, aşırı idrar yapma ile beraber vücudun ihtiyacı olan kalsiyumun dışarı atılmasına sebep olur.
Kemik erimesine ve kırılma riskinin artmasına neden olur.
- Aşırı tuz vücutta su ihtiyacını artırır.
- Özellikle hamile bayanların vücutlarında ödem oluşmasına neden olur.
- Vücutta aşırı su tutar,şişlik yapar.

Tuzsuz,Şekersiz beslenin. Sağlıklı yaşamın keyfine varın.  Sevgiler .   :)
Devamını Oku

6 Nisan 2015 Pazartesi

Taze Annelerin Kabusu



Taze Annelerin Kabusu

Doğum yapan her annenin acılı kabusudur göğüs ucu çatlağı . Göğüslerde acı , hassasiyet , dolgunluk hamileliğin ilk belirtilerinden biridir. Göğüs yapısındaki değişiklikler hamilelik boyunca ve sonrasında devam eder . 
Göğüs ucu çatlakları emzirme döneminin korkulu rüyasıdır ve anne için ağrılı bir emzirme sürecidir . Her annede olduğu gibi bende yaşadım , zor bir süreçti . Hatta bence normal doğumda bile bu kadar canım yanmamıştı .
Göğüs ucu çatlaklarının genellikle sebebi bebeğin emme pozisyonunun , tutma şeklinin doğru olmamasıdır . Yeni doğum yapan annelerin acemi olmaları sebebiyle , hatalı emzirdikleri için göğüs ucu çatlakları ve yarıkları oluşmaktadır . 
Bebek , annesini emerken memenin areola olarak isimlendirilen göğüs ucu etrafındaki kahverengi halka bölümünü tam olarak kavramayıp yalnızca göğüs ucundan emmeye çalışırsa ,  göğüs ucu zedelenir ve ağrı , sancı yapar . Bu ağrılı göğüs durumu düzeltilmezse , göğüs ucu çatlağı ve yarıkları gelişir . Bir diğer neden ise emzirme döneminde göğüs uçlarının ıslanması ve kuruması ile bebeğin meme emmesinin yarattığı sürekli nem ve sıcaklık sonucu , göğüs uçlarının kurumasıdır . Bu durumda da meme uçlarında çatlak oluşur ve ağrılı yarıklarla belirgin , egzemaya neden olur .
Göğüs ucu çatlakları sürekli emzirme eyleminde bulunulduğu için biraz geç iyileşiyor . Ciddi anlamda acayip can yakan bir durum . Ben ilaç ortamının içinde olan biri olarak ve doktorumun önerisiyle kullandığım ilaçların hiçbir faydasını görmedim . Lanolin içerikli Lansinoh krem , zeytin yağı kullandım günlerce , hiçbir iyileşme olmadı . Bebeğimi emzirmem , beslemem gerekiyordu . Emzirmekten vazgeçmeden acı çeke çeke emzirdim . Emzirirken ayaklarımı yere vura vura emzirdiğim , gözümden yaşların birbiri ardına indiği günler oldu . Ta ki anneannem bize gelene kadar . Anneannem çektiğim ızdırabı görüp , soğanı ince ince doğrayıp , bol sulu soğanı göğüs uçlarıma bir gazlı bez ile koydu . Gün içinde bu işlemi 5-6 kez tekrarladık ve ertesi sabah çok daha iyi durumdaydım. Daha az can yanmasıyla bebeğimi emzirebiliyordum . 
Soğan tedavisine 3 gün devam ettikten sonra tamamen iyileştim . Çok şükür ki rahat rahat emzirmenin keyfini alarak emzirmeye başladım . Bazen kocakarı ilaçları diye isimlendirilen , eski toprakların ilaçsız doğal yöntemleri öyle çok işe yarıyor ki yaşayınca anladım . Ne varsa eskilerde var diye boşa dememişler yani .   :)



Göğüs ucu çatlakları için soğan kür tedavisi ;

  •  2 büyük boy soğanı suyu çıkacak şekilde ince ince doğrayıp , steril gazlı beze koyup göğüs ucunuza kapatıp yarım saat bekletiniz . 
  • Gün içinde bu işlemi 5-6 kez ya da olabildiğince tekrar ediniz .
  •  Göğüslerinizi kaynamış ılık su ile steril gazlı bez yardımıyla temizleyiniz .
  • Bu işlemi 3-4 gün tekrar ediniz .

Sütünüz bol olsun .   :)
Devamını Oku

3 Nisan 2015 Cuma

İkinci Anne Avent Mucizesi



İKİNCİ ANNE AVENT MUCİZESİ

Berrak doğduğunda ilk 4 ay evde zaman öyle güzel geçiyordu ki su gibi geçip giden zamanı tutamıyordum . Zaman doğum iznimin bitimine yaklaşıyor . İşe başlayacağım tarih yakınlaştıkça bol bol sütümü sağıp buzlukta süt deposu yapıyordum .
Çalışan anne olacağım için işe başladığımda her şey nasıl olacak , düzeni nasıl oturtacağım diye aklımdaki deli sorular peş peşe sıralanıyordu . Berrak hem beni emmeyi bırakmasın , hem de yokluğumda anne sütünü biberonla tüketsin ama sonra biberona alışıp beni reddetmesin diye Aventin anne göğsüne en yakın biberonu tercih etmiştim . İşe başlamama son iki hafta kala dönüşümlü bir kez emziriyor bir kez Avent biberon ile veriyordum anne sütünü .
Berrak alışmış hem beni emiyor hem biberondan anne sütü alıyor , bir farklılık yaşamadan beslenmeye devam ediyordu . İşe başlama günü gelip çattığında kısmen de olsa içim rahattı.



İKİNCİ ANNE AVENT MUCİZESİ


Çünkü Avent anne göğsüne benzeyen geniş emzik , doğal emzirmedeki gibi bir kavrama etkisi yaratıyor ve biberonla beslemeyi emzirmeyle birleştirmenize destek oluyor . Anne göğsüne benzeyen geniş emzik sayesinde doğal emme hissi verdiği için bebeğiniz kolayca alışıyor , fark hissetmiyor . Emziğin içindeki yaprakçıklar , içeriye çökmesine yol açmadan emziğin yumuşaklığını ve esnekliğini arttırıyor .

İKİNCİ ANNE AVENT MUCİZESİ


Böylece bebeğiniz çok daha rahat ve keyifli bir biçimde besleniyor . Yenilikçi ikili valf tasarımı ile havanın bebeğinizin midesine değil biberona girmesini sağlayarak kolik oluşumunu ve rahatsızlık hissini azaltıyor.
Unutmayın ki emzirmek , bebeğin en iyi şekilde anne sütü alması  ve emzirmeyi sonlandırmak başlı başına büyük bir mücadeledir .
Avent Biberon , özellikle iş hayatına devam edecek olan , çalışacak olan annelere ve diğer annelere şiddetle tavsiyemdir.

Avent mucizesiyle tanışın . Sütünüz bol , bebeğiniz sağlıklı olsun .

Sevgiler .   :)
Devamını Oku
blog tasarım
MİNİK KELEBEĞİN ANNESİ COPYRİGHT © 2014 TÜM HAKLARI SAKLIDIR.BLOGUMDA YAYINLANAN YAZILARIN VE RESİMLERİN İZİNSİZ KULLANILMASI 5846 SAYILI FİKİR VE SANAT ESERLERİ YASASINA AYKIRIDIR.